Yargı kelime anlamı ile, hüküm, değerlendirme, fikir belirtme, yargılamak ise karşılaştırma değerlendirme vb, yollara başvurularak kişi, durum yada nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi demek.

Düşündüğümüz de; bu olguların hepsi bana ait yani kişinin kendisine ait. Fikirler, düşünceler kararlar ve yargılar.

PEKİ neye göre gelişiyor?, karşımızdakinin yaptıkları düşündükleri söyledikleri üzerinden gelişiyor. Yani aslında ben karşımdakinin özgür iradesiyle içinde bulunduğu durumu, yaptığı eylemi, aldığı kararı, kendi açımdan eleştiriyor değerlendiriyor yada biçimlendiriyorum aslında. Bunu neye göre yapıyorum, kendi değerlerime, değer yargılarımdan ötürü oluşmuş, olmazsa olmazlarıma göre. Daha önce edindiğim anılarıma, deneyimlerime göre yapıyorum. Yani biriktirdiklerime göre, bana ait: “bencelerime” göre yapıyorum.

Peki bununla da yetiniyor muyum? Hayır. Buna birde; aşağılama, küçük görme, beğenmeme ve hakir görme ekliyorum. Kafamda değerlendiriyorum, hemen hükmümü, kararımı verip, zihnimde bir yere yerleştiriyorum. Bunu yapmakla da kalmayıp, bu hükmümün, yargımın en doğru karar ve düşünce olduğuna inanarak başlıyorum 3. bir şahısa anlatmaya. Kendi verdiğim yargının yanında, haklı olduğumu kanıtlamak ister gibi destekçi arıyorum ve de pek tabi ki bularak devam ediyorum anlatmaya. Evet haklısınlar eşliğinde.

Hiç düşünmediğim işin başka bir boyutu var aslında, karşımda ki hakkında yaptığım bütün bu yargılama bana ait. Benim değerlerime değer yargılarıma ve yaşanmışlıklarıma ait; Ya onun değerleri, değer yargıları birikimleri. Neye göre ve nasıl aldığı kararlar yada eylemler. Ne için, bu olduğu durum. Hiç düşünüyor muyuz? Karşımızdaki kişinde aynı bizim gibi düşünceleri var sadece durumlar onun şahsına göre şekil alıyor.

Siz bütün bu yargılamaları yaparken birileri de dışarıda aynısını sizin için yapıyor olabilir ve yapıyordur da aslında severiz biz hüküm vermeyi. Siz duysaydınız bütün hakkınızdaki yargılamaları ne düşünürdünüz? Önce savunma gelirdi. Kendinizi ifade etme isteği.

Ya karşı taraf sizin kendileri hakkında verdiğiniz yargıları hükümleri öğrenseydi. Ne düşünürdünüz. Zihninizi okusa mesela. Ve bütün hayat hikayesini A’dan Z’ye biliyor olsaydınız onun geçtiği bütün yollardan sizde aynı şekilde geçseydiniz, aynı şartlar durumlar sizin içine söz konusu olsaydı, kırgınlıkları acıları yoksunlukları güvensizliği yada tam tersi her şey ama her şey sizde de olsaydı. Siz ne duruma olurdunuz hiç merak etmez misiniz?

İnsan bu yolla empati kurmalı karşısındaki ile. Kendini koymalı onun yerine. O zaman yargılamayı bir nebze olsun azaltabilir.

Empatinin altın kuralı, benim değerlerim var, Değer yargılarım, prensiplerim var, sevdiklerim sevmediklerim var. Birikimlerim deneyimlerim var, yaptıklarım aldığım kararlar en çok buralardan besleniyor. İşte tamda bu nokta da karşımdaki kişinin de kendine ait olanları var. Bunu fark eder, atlamaz isek o zaman yargılama yapmaktan kendimizi alıkoyabiliriz.